Senem Ayşe Maraş savunmasının simge isimlerindendir. Adıyaman’ın Sıvanlı nahiyesinde 1879’da doğar. Babası Haveydi aşiretinden Yusuf Ağa, annesi ise Senem’dir. Senem Ayşe yedi yaşına kadar ailesi ile birlikte köyünde yaşar. Aile 1886’da Adıyaman’dan göç ederek Maraş’ın Duraklı mahallesine yerleşir. Kardeşi Hasan güreşlerde gösterdiği yiğitlik ile Senem Hasan diye anılırken kendisi de Senem Ayşe olarak ad alır. Gelinlik çağına erdiğinde amcasının oğlu Ramazan ile evlendirilir. Bu evlilikten evliliklerinin yedinci yılında Ökkeş dünyaya gelir.
Şehrin düşman işgaline uğraması ve şehir içi çatışmaların başlaması ile Maraşlılar artık kadın-erkek demeden din, iman ve namus için çarpışmaya başlar. Tüm Maraşlılar gibi Senem Ayşe’nin eşi de çatışmalara katılır. Başta kendi aşireti olan Haveydi aşireti mensuplarını, mahallelisini ve aile fertlerini toplar, Ermeni ve Fransızlara karşı çete harbine başlar. Senem Ayşe de bazan çetelere yemek yaparak, bazan yaralıların yaralarını sararak bu çatışmalarda yer alır.
Ramazan Duraklı mahallesinde savaşın 5. günü Şehidlik mertebesine ulaşır. Bir sokak çatışmasında Ermeniler tarafından alnından vurularak şehid edilir. Aşiret mensuplarından birisi Ramazan’ın şehadet haberini vermek için koşarak Ramazan’ın evine ulaşır. Senem Ayşe’yi evinde çetelere yemek hazırlarken bulur;
-Bacı, Ramazan Ağa şehid oldu, der.
Kara haberi alan Senem Ayşe koşarak kocası Ramazan’ın başucuna dikilirken gözlerinden yaşlar akıtmaya utanır. Ona sarılarak akan kanlarını yüzüne sürer. Ani bir kararla yiğidinin kanlı şalvarını ve cepkenini alarak üzerine giyinir. Fişekliğini çıkarıp kuşanır ve kanlara bulanmış silahını omuzlar. Gözlerini havaya dikerek:
-Senin ve şehid yoldaşlarının intikamını almadan evime girmek bana haram olsun, diye haykırıp savaşçı çetelerin arasına katılır.
Elinde kanlı mavzer sel gibi akar. Savaş bitinceye kadar ne şalvarını çıkarır ne de elindeki kanlı mavzeri yere bırakır.
Bir müddet sonra kurşunu bitince mermi istemek üzere bölge sorumlusu Kılıç Ali’nin karşısına çıkar. Kılıç Ali Senem Ayşe’ye bakarak:
-Yahu kadın, savaş erkeklerin işi sen git evinde otur, der.
Senem Ayşe;
-Beyim evde oturacak vakit değildir, dese de Kılıç Ali;
-Hem sen silah kullanmayı bilmezsin, deyince Senem Ayşe silahını çekip ona doğrultarak;
-Son bir mermim kaldı, onu da sana sıkarım, cevabını verir.
Kılıç Ali çaresiz askerlerine emir verip Senem Ayşe’ye istediği mermileri verdirtir. Kılıç Ali’den mermileri alıp çeteye getiren Senem Ayşe savaş süresince çeteleri ile birlikte çatışmalara katılır ve büyük yararlıklar gösterir.
Çatışmaların göz açtırmadan devam ettiği günlerde Senem Ayşe, kendi evinin yakınındaki bir Ermeni evinin cephane deposu olarak kullanıldığını fark edince kendi evine gaz dökerek yakar. Yanan kendi evi ile birlikte cephane deposu olan ev de havaya uçar.
Kendi mahallesinin savunmasını başarı ile sağlayan Senem Ayşe Kümbet Mezarlığının batısında bulunan Hemhane kilisesine girip orada bulunan ve Türklerin üzerine top ve makineli tüfek ile ölüm saçan Ermeni ve Fransızları nasıl durduracağının planını yapar.
Yanına kendi aşiretinden üç çete alarak mezarlığın en yüksek yerine çıkarak oradan aşağıya ateş açar. Dikkati dağılan düşman kendilerine ateşle karşılık verir. Bu karşılıklı müsademe sırasında, diğer çete efradı gizlice kilisenin bahçesine sızarlar. Uzun ve zorlu bir çatışmanın ardından kiliseyi zaptederler.
Düşman askerlerinin Maraş’ı terk ederek kaçmaları üzerine onları kovalayanlar arasında da yer alan Senem Ayşe’yi çetesindekiler;
-Bacı buradan sonrası bizim işimiz, diyerek geri çevirirler.
Kurtuluştan sonra oğlu Ökkeş ile birlikte yanan baba ocağı evini tamir ettirir. Oğlu Ökkeş’i Şerife hanımla evlendirir. Soyadı kanunu ile “Gencay” soyadını alır.
Fakirlik ve yoksulluk içinde ömrünün geri kalan kısmını sürdürürken yaptığı kocakarı ilaçları ile zamanının Lokman Hekimi olarak isim alır. Senem Ayşe bilumum hastalıklara geleneksel ilaçlarla tedavi uygular, kırık çıkıkları tedavi eder, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürür.
Cumhuriyet sonrası devlet yetkilileri ve ordu komutanları tarafından çeşitli askeri davetlere konuk olan Senem Ayşe’ye bir gün komutanlar tarafından bu kahramanlığının sırrının ne olduğu sorulduğunda şu cevabı verir:
-Vatanın kurtuluşu, Allah’ın rızası ve Türk kadınının namusu için savaşmaktır.
Yoksulluk çektiği yıllarda birçok devlet kurumu ve yetkililerine müracaat ederek yardım talebinde bulunur. Fakat hiçbir cevap alamaz. Bu duyarsızlık onu kahreder.
Erkek elbisesi giyip, erkek gibi yaşayan Senem Ayşe 8 Şubat 1954’de yokluk içinde Duraklı mahallesindeki evinde vefat eder.