11 Şubat 1920
11 Şubat 1336

yirmiikinci gün

“Maraş bombardımanının yirmi ikinci gecesine rastlayan bu Çarşamba, Fransız askerleri şehrin her yanını ve resmi daireleri ve camileri, dünkü gün saat dokuzdan itibaren gece saat onbire kadar devamlı bir şekilde değişik yerlerden bombardıman ederek birçok binaları ve hükümet dairesini yıktıktan sonra, askeri kuvvetlerini ve cephanesini alıp, Kışla’yı da yaktıktan sonra İslahiye’ye doğru çekilip gitmiş ve Millî Müdafaa Cemiyetine gönderdiği bildirinin kopyası, Maraş Merkez Heyetinden Heyet-i Temsiliye’ye yazılmıştır.”
Vakit gece yarısını geçmişti. Görevi gereği eli tetikte bekleyenlerin haricindekilerin uykuya yenildiği vakte erişilmişti. Saatler 02.00’yi gösterirken tüm bir Maraş top seslerinin kulakları sağır eden gürültüsü ile fırladı yerinden. Birlikler derhal mevzilerini almış ve karşı ateşe başlamıştı. Tam da Albay Normand’ın istediği olmuştu. Fransızların geri çekilmek için biraz sonra başlayacak yürüyüşlerini gizlemek, Türk birliklerini de mevzilerinde tutarak hareketsiz bırakmaktı amaç. Açılan ateş ile Ulu Cami yanmaya başlamıştı. Tam bu sırada Kışla da büyük bir gürültü ile havaya uçuruldu. Geride kalan fazla mühimmat bu şekilde imha edilmişti.
Albay Normand saat 03.15’te yürüyüşün başlaması emrini vermişti. Muhtemel Türk baskınları için artçı olarak Binbaşı Bernard görevlendirildi.
Çekilmenin en hassas yönü Abarabaşı ve Katolik Kiliselerindeki Ermenilerin durumu idi. Abaraşı Kilisesindeki Ermeniler Fransızların çekilme kararını öğrenmiş olduklarından korkunun oluşturduğu panik ile hazırlıksız bir şekilde Fransızların peşine takılmışlardı. Katolik Kilisesindeki Ermeniler ise gece yarısı çekilme kararını öğrenmiş ve Fransızları takip etme kararı vermişlerdi.
Bu sırada Kadir Paşa’nın konağındakiler muharebeden vazgeçilmesi ve teslim olunması kararını almak için Dr Mustafa’yı beklemekte idiler. Karargâhta bulunanlar ise bu kararı şiddetle reddettiler.
Ayrıca Arslan Bey’in Kadir Paşa konağına gitmesi, iradesi zayıf olanlara cesaret vermesi kararlaştırıldı. Fakat müsbet bir netice hasıl olmadı. Kadir Paşa konağında toplananlar fikirlerinde ısrar ediyor ve hatta Arslan Bey’e hakarette bulunuyorlardı. Arslan Bey bütün ikazlarına rağmen bir netice alamayınca, küfürleri memleket müdafaasında izharı arz edenlere iade ederek karargâha döndü.
Bu sırada Kışla civarında bir hareketlilik gözlenmişti. Karartı askerden ziyade bir göç kafilesine benziyordu. Ateşkes emri verildi. Kafile ilerledikçe bunların Ermeni aileleri olduğu anlaşıldı. Bir müddet sonra düşman kolundan kaçan yüklü bir katır Türk siperlerinin önüne gelmişti. Tutularak hayvanın yükü muayene edildiği zaman Ermenilere ait eşya olduğu görüldü. Düşmanın bazı Ermenilerle birlikte şehri terk ettiklerine şüphe kalmamıştı. Gece yarısına doğru Kışla da yangın başladı.
Birinci Dünya Harbi’nin galip ve mağrur ordusu Maraş’ta Türk imanı ve kahramanlığı karşısında mağlup olmuş ve hayvanların ayağına keçe sararak kaçmış, kaçarken de kışlayı ateşe vermişti. Bazı mücahitler sevince kapılarak, evvelce hazırlanmış olan büyük zafer bayrağını çekip kışlaya gitmek istiyordu. Düşman kaçmıştı. Fakat çatışmalar durmamıştı. Sabahın beklenmesine karar verildi.
Dahiliye Nezaretine ve III. Kolordu Kumandanlığına gönderilen bugünkü raporda şöyle denilmekte idi:

“Maraş bombardımanının yirmi ikinci gecesine rastlayan bu Çarşamba, Fransız askerleri şehrin her yanını ve resmi daireleri ve camileri, dünkü gün saat dokuzdan itibaren gece saat onbire kadar devamlı bir şekilde değişik yerlerden bombardıman ederek birçok binaları ve hükümet dairesini yıktıktan sonra, askeri kuvvetlerini ve cephanesini alıp, Kışla’yı da yaktıktan sonra İslahiye’ye doğru çekilip gitmiş ve Millî Müdafaa Cemiyetine gönderdiği bildirinin kopyası, Maraş Merkez Heyetinden Heyet-i Temsiliye’ye yazılmıştır.”

Düşmanın çekildiği anlaşılır anlaşılmaz teşkilâta şu mealde bir emir gönderildi:

“Şimdi yapılan keşifte Fransız ve Ermenilerin huruç hareketleri yaptıkları anlaşılmıştır. Birçok Ermeni ailesi Kışladan Şükrü Bey zeytinliğine geldikleri ve Mercimektepe’deki Norman kuvvetlerine doğru ilerledikleri görülmektedir. Bu gece parolamız “Zafer” dir. Postalarınızı gönderip cephane aldırınız. Düşman takip ve ateşe devam edilecek. Yine de düşmanın baskın yapması ihtimaline binaen tertibat almanız lazımdır.”

Fransızlar Maraş’tan çekilirken yanlarında jandarma kumandanı İsmail Hakkı Bey, Şişmanzade Arif, Kocabaşoğlu Hacı Nuri, Mühendis Abdüllatif Bey ve Belediye Başkanı Hacı Bekir Sıtkı Bey’i de beraber götürmüşlerdi.

Jandarma kumandanı İ. Hakkı dipçik darbelerine daha fazla dayanamayarak yürüyemez olduğundan yolda bırakıldı. Fransızları takip amacı ile ertesi gün harekete geçen Kuvayi Milliye tarafından yolda bulundu. Maraş’a götürüldü. El ve ayakları donmuş olduğu için kurtarılamadı ve 22 Şubat günü vefat etti.

Bu sırada dün akşamdan beri kendisinden haber alınamayan Dr. Mustafa’nın da şehit edildiği haberi duyuldu. Dr. Mustafa’nın kimler tarafından şehit edildiği ile ilgili net bir bilgi olmasa da çeşitli iddialar bulunmaktadır.

Maraş harbi Fransızların sadece Maraş’ta değil tüm Anadolu’da sonunu getirdi.
Le Temps gazetesi: “Eğer Mondros Ateşkes Antlaşması Türk ordusunu silahsızlandırsaydı, eğer bizden önce Kilikya’yı işgal eden İngiltere arkalarında silah bırakmasaydı, eğer Fransa’nın menfaat gözetmeyen politikası milliyetçilere açıklansaydı ve bu politika yabancı ajanlar tarafından durmadan tahrif edilmeseydi işler bu kerteye gelir miydi?” diye yazıyordu.

Lyon Repuplician ise İngilizlerin Türkleri silahsızlandırmayı beceremediğini söylüyordu. Fransız kamuoyu ise Ermenilerin tahriklerini olayların asıl sebebi olarak görüyordu.