08 Şubat 1920
08 Şubat 1336

ondokuzuncu gün

“Aksu Köprüsü civarına karargâh kuran Albay Normand kuvvetleri iki süvari bölüğü, iki piyade taburu, biri uzun menzilli olmak üzere dört bataryalı toptan ibaretti. Öğleye doğru Albay Normand birlikleri harekete geçti. Bu kuvvetlerin üzerine Yörük Selim ve Binbaşı Cemil Bey kuvvetleri gönderildi. Yörük Selim Bey’in bazı süvarileri kaçınca Binbaşı Cemil Bey de geri dönmek zorunda kaldı.  ”
Maraş’tan bugün Dâhiliye Nezaretine ve III. Kolordu kumandanlığına gönderilen telgrafta şu hususlar belirtiliyordu;
“Bu 24 saat içerisinde Fransız askerleri memleketin her tarafını, hükümet, askerlik şubesi, özel idare binasını pek şiddetli bir şekilde bombaladı. Nice canlar kara toprağa serildi. Memleketin birçok yerinde yangınlar çıktı. Müslüman halk bu felaketlere aldırmayarak savunmaya devam etti. Vaziyet değişmedi. Bugün alaturka saat ile sekiz sıralarında Fransızlara İslâhiye tarafından gelen 500 kadar yardımcı imdat kuvveti ve 2 adet sahra topu her nasılsa şehre 1,5 saat uzaklığa kadar sokulmuş ve bombardımanla şehre girmeye kalkışmışsa da halk tarafından yiğitçe yapılan savunma ile durdurulmuşlardır.
Çarpışma halen sürmektedir. Şu an saat 12.00’ye kadar sonuç belli olmamıştır, efendim.” 
Batı cephesinde, düşmanın geçit yolu üzerinde bulunan Mercimektepe’de doğudan gelecek düşmana karşı tahkimat yapılması düşünüldü. Cancık’taki Elbistan kuvvetleriyle Bertiz ve Yenicekale kuvvetleri Türkoğlu Mustafa Çavuş ve Nedirli kuvvetleri, karargâhtan 300 silahlı ile takviye edilerek Mercimektepe sırtlarını tutacaktı.
Bir düşman uçağı daha Maraş üzerinde uçarak kışlaya bazı işaretler verip, kâğıtlar attı. Bu kâğıtlardan ele geçirilenler üzerinde top resimleri ve yazılar vardı.
 Aksu Köprüsü civarına karargâh kuran Albay Normand kuvvetleri iki süvari bölüğü, iki piyade taburu, biri uzun menzilli olmak üzere dört bataryalı toptan ibaretti.
Öğleye doğru Albay Normand birlikleri harekete geçti. Bu kuvvetlerin üzerine Yörük Selim ve Binbaşı Cemil Bey kuvvetleri gönderildi. Yörük Selim Bey’in bazı süvarileri kaçınca Binbaşı Cemil Bey de geri dönmek zorundakaldı.  
Albay Normand kuvvetleri herhangi bir engelle karşılaşmadan şehrin girişindeki zeytinliğe kadar ilerledi. Zeytinlikte pusu kurmuş olan Pişkinzade Ali Rıza kuvvetleri düşman süvarisini püskürttü ise de düşman ileri harekâta devam ederek Mercimektepe’yi işgal etti. Buraya bir Tabur yerleştirdi. Arasa Hanı ve Çarşı’da bulunan kuvvetleri takviye ederek Kışla ile irtibat kurdu.
Düşman, Mercimektepe, Sıtmapınarı ve Aksu köprüsüne yerleştirdikleri toplarla şehri dövmeye başladı. Yoğun piyade ve makineli tüfek ateşi ile cephelerimiz ateş altına alınmıştı.
Düşman tüm gücü ile batı cephesine yüklendi. Buradaki kuvvetlerimiz yoğun top ateşi yüzünden geri çekilmek zorunda kaldı. Kazma Musluğu’na kadar çekildiler. Düşman bu defa ateşi kuzeye çevirdi. Burada Kılıç Ali kuvvetleri vardı. Fakat bu çeteler gün öncesinden geri çekilmişti. Yoğun top ateşi bunları Dereli köyüne kadar çekilmeye mecbur bıraktı.
Böylece Albay Normand kuvvetleri ile General Keret kuvvetleri birleşmiş oldu. Fakat gelen bu birlik Maraş garnizonu için ne yiyecek ne de cephane getirmişti. Hatta 24 saat içinde duruma yeniden hâkim olunamadığı takdirde Maraş’ın terk edilmesi emrini almıştı.
Albay Normand, Generale bu emirle birlikte şu bilgileri de göndermişti:
“Güvenliğin tam olarak sağlanmasını müteakip bol cephane ve ikmal maddeleri ile tekrar dönmek kolaydır. Bu nedenlerle çekilme için 9 Şubat’tan geç olmamak üzere bir karar verilmelidir. Ayrıca Maraş güneyinden sorumlu olan Binbaşı Corneloup’a durum hakkında bilgi verilmiş ve aksi bir emir almadıkça kendi ordugahına katılması için davet yapmıştır.”
Gelen takviye kuvvetlerle beraber Fransız ordusu insiyatifi yeniden ele almış gibi görünüyordu. Elde edilen başarılar Fransız ve Ermeniler arasında bayram sevinci yaşatmıştı. Artık zafere kesin gözü ile bakılıyordu.
Bu arada sivil halk kendi başının derdine düşmüştü. Cephelerin bozulması ve şehrin yanması halk üzerinde büyük bir panik havası yaratmıştı. Ümit kesilme noktasına gelinmişti. Hoca Durdu, Cığcığı, Boğazkesen, Bektutiye, Restebaiye ve Şeyh Mahalleleri tamamen, Çavuşlu Mahallesi ise kısmen kuşatma altında idi.
Hemen herkes umudu kesmişti. “Kaç kaç” devam ediyordu. İnsanlar kar, tipi, soğuk dinlemeden Dereli, Kerhan, Bertiz, Pazarcık, Göksun ve Çardak’a doğru gidiyorlardı.
Aşıklıoğlu Hüseyin kardeşinin harbi bırakarak kaçmak üzere olduğunu haber almıştı. Vakit geçirmeden eve geldi. Gerçekten de kardeşi kaçmak için hazırlık yapıyordu. Kardeşine:
“Sen harpten nasıl kaçarsın? Harpten kaçmak günahtır. Cezası ise ölümdür,” dedi.
Kardeşi:
“Kardeşim bu harpte yeneceğimiz meçhuldür. Düşman güçlüdür. En iyisi köylere kaçmaktır. Şehri boşaltmaktır,” der.
Aşıklıoğlu Hüseyin hemen kardeşinin yakasından tutar ve duvarın dibine sürükler. 
“Seni kendi ellerimle öldüreyim de cezanı vereyim.” der.
Ev halkı telaşlanır. Araya girerler. Kardeşinden kaçmayacağına dair söz alınır. Aşıklıoğlu Hüseyin onu öldürmekten vazgeçer. Sonra da ona şöyle der;
“Şehir düşerse köy daha çabuk düşer. O bakımdan bütün gücümüzü şehirde kullanacağız. Şehri düşürmemeye çalışacağız.”