31 Ocak 1920
31 Kânûn-i Sânî 1336

onbirinci gün

“Aşağı Bedesten’e inmiş olan düşman kuvvetleri Üdürgücü Camii ile Mevlevihane’yi ateşe verdiler. Böylece Taşhan’daki, Aşağı Bedestenle Belediyeyi işgal eden düşman kuvvetleri kolayca irtibat tesis etmiş oluyordu. Çeteler şehrin dört bir tarafında, kendi bölgelerini var güçleri ile savunuyorlardı. Çarşıbaşı semtinde Fatmalıoğlu Derviş ve kardeşi Mustafa Çavuş’un evi tam donanımlı bir karargâh gibi idi. Bölgedeki çetelerin iaşesi buradan karşılanıyordu. Arasa ve Nahırönü semtinde Mitralyöz Hamdi makineli tüfeği ile destanlar yazmakta idi.”
Bugün Fransız askerleri ve Ermeniler Tuz Han’a saldırarak Duyun-u Umumiye ve Ticaret Odası’nın kasalarını soymuş, Bedesten’e çekilmişlerdi. Tuzhan’ındaki ve Bedesten’deki düşman kuvvetlerine karşı harekata başlanıldı. Çeteler burada büyük gayret ve fedakârlık göstererek Bedesten’i almaya muvaffak oldular. Düşman kuvvetlerinin bir kısmı kaçarak Katolik Kilisesine sığınmaya muvaffak olmuşlardı. Diğer bir kısmı ise Belediye dairesini işgal etti.
Aşağı Bedesten’e inmiş olan düşman kuvvetleri Üdürgücü Camii ile Mevlevihane’yi ateşe verdiler. Böylece Taşhan’daki, Aşağı Bedestenle Belediyeyi işgal eden düşman kuvvetleri kolayca irtibat tesis etmiş oluyordu.
Çeteler şehrin dört bir tarafında, kendi bölgelerini var güçleri ile savunuyorlardı.
Çarşıbaşı semtinde Fatmalıoğlu Derviş ve kardeşi Mustafa Çavuş’un evi tam donanımlı bir karargâh gibi idi. Bölgedeki çetelerin iaşesi buradan karşılanıyordu.
Arasa ve Nahırönü semtinde Mitralyöz Hamdi makineli tüfeği ile destanlar yazmakta idi.
Acemli Mahallesi merkez olmak üzere güneye doğru tüm semtlerde Evkaf Müdürü Evliya Efendi kuvvetleri faaliyet gösteriyordu. Yanında Göllülü Yusuf Çavuş, ihtiyat zabiti Celiloğlu Ziya, Kilislioğlu Mansur gibi yardımcıları vardı.
Amerikalı misyoner Elliott bugün için günlüğüne şunları kaydetmişti:
“Her şey genelde aynı. Dün gece, bu kışın en soğuk gecesi idi. Bugün hava biraz ılıkça. Umarım böyle kalır. Çünkü vaziyet çok kötü. Havaya da bağlı. Bundan sonra açlıktan birçok ölüm olacak. Çünkü bugün çarpışmaların onuncu günü. Adamlarımızdan bir zenci öldürüldü. Düşünün ki o Afrika’da doğdu ve bizi korurken Fransız üniforması ile öldü.”
Maraş’ta meydana gelen çarpışmalar ve yaşanılanlar Sivas’taki   III. Kolordu kumandanı Albay Selahattin Bey tarafından düzenli bir şekilde Temsil Heyetine ve XV. Kolordu’ya raporlarla bildirilmekte idi.
  1. Kolordu Komutanlığına hitaben yazılan raporda bugün için III. Kolordu Komutanı Albay Selahaddin Bey şu bilgileri vermekte idi:
“15. Kolordu Kumandanlığına
(Dakika tehiri caiz değildir)
Heyet-i Temsiliye’ye:
Maraş’tan alınan malumat hülasası bugünkü raporda arz edilmiştir.
Adi ateşli topların da ateşe başladığını ve endaht (atış) neticesi bir kilisenin yıkılmış olduğu anlaşılmıştır. Amerikan Koleji misyonerlerinden şayi olduğu bildirilen bir haberde General Keret muvaffak olamadığı takdirde intihar edecekmiş. Ahali mehma emkan (olabildiğince) gayret ve fedakari göstermektedir. Ve her taraftan az çok kuvvet yetişmektedir. Fakat bütün bu muavenetlere rağmen (yardım) Fransızların kuvvayı kâfiye ile buraya muavenete gelecekleri tahmin edilmektedir. Urfa taraflarında henüz tamamı ile teeyyid etmeyen (doğrulanmayan) bazı hareketler olduğu anlaşılmakta ise de Maraş’a büyük tesiri olmayacağı düşünülmektedir. Antepliler bilakis Sivas’tan kuvvet istiyorlar. Kayseri tarafından kuvvet ve ne dereceye kadar icrayı tesir edileceğini kestiremiyorum. Şimdilik başka bir yerden de mühim bir malumat alınamamıştır. Binaenaleyh kuvveyi muntazama vürudu halinde yine Maraş’ın münferiden (tek başına) kalması varit-i hatırdır. Şimdilik bütün bunlara rağmen son derece azimkârane devamı kolordu elzem görmektedir. Ancak; topların da işe girişmesi meydanda zaruri diğer bazı âsar ve âlaimin bulunması ve bu hareketle devam olunması Hükümet-i İstanbul’da siyasi bir mağlubiyete sürüklemek ve son günlerde yegane lehimizde bulunan Fransızları da gaip etmek ihtimallerine nazaran vaziyet hakkındaki mütalaâi aliyelerinin iş’arını rica ederim.”
Olayları günü gününe takip eden XV. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, Albay Selahaddin’in yazısına aynı şekilde şifreli olarak şu cevabı verir:
“1-Maraş ve havalisinin vukuatını kemâl-ı dikkatle takip ediyorum. Gösterilen azim ve besaleti teşci ve maddeten de takviye etmek her şeyde asıl olan müdafaa-i namus noktai nazarından elzemdir. Çünkü; bu gibi işgaller vatanı umumi için bir imtihan meselesidir. Düşmanlarımız görecekleri zaaf ve içtinap neticesinde bu mıntıkayı iskat ve binnetice tehakküme muvaffak oldukları anda İngiliz, Fransız ve Ermeniler için son itilaf kararnamesinde münderiç olan Sivas ve Mamuret-ül Aziz (Elâzığ) hudutlarını bilfiil istihdaf etmek ve bizim için de bu elim neticeye muntazır olmak mecburi olur. Binaenaleyh düşmana her şeyi ve her karış toprağı pek pahalıya düşürmek vatan ve milletin şiarı namusudur. Ancak; bundan askerin hiçbir fırsatta işe karıştırıldığnı açıktan göstermemeli yani aynı Aydın cephesinde olduğu misillü her şeyi şekil ve kıyafet-i milliye de görülmelidir.
2-Filhakika Maraş cephesinde işe top karışınca Fransızlar için daha ziyade mucibi heyecan ve şikayet olursa da bunu da kitabına uydurmak ve vaktinden evvel herhangi bir garnizondan saika-i yeis ve teessürle mesela bir iki çavuşun ve birkaç neferin yerli ahali ile birleşerek cebir ve zecir suretile birkaç top kaçırdıklarını ve her ne kadar bunların takibine müsaraat olunmuş ise de ahalinin galeyanını ve işe milletin karışması ve kan dökülmesinden içtinaben daha ileriye varılamadığı tarzında makamı nezarete vesaike istinad olacak surette bir iki rapor verilmesi muvafık olabilir.
3-Fransızların teveccühatı mes’elesine gelince, filhakika Maraş, Urfa gibi hâdisata bir de ahiren Marmara havzasındaki hâdisat da karışınca bittabi Fransızların az çok sui nazarını  davet ederse de bu teveccühatı kazanmak ve yahut kazanmamak, hadisatın ve menafi-i devletin tesirile vatan ve milletimiz hakkında çizilmiş hudud-u asliye-i siyasiyeye pek de tesir etmeyeceği ve maahaza hükümet; resmi meslek ve etvarile muhafaza-i teveccühatı ve galeyan halindeki milletin harekatını mazur göstermeye çalışacağı kanaatinde bulunduğumu arz eylerim.”
Kazım Karabekir Paşa’nın bu şifresine Heyet-i Temsiliye namına karşılık veren Mustafa Kemal Paşa açıkça Kazım Karabekir ile hemfikir olduğunu belirtmektedir. 
Darende halkı Maraş’ta zulüm gören Türklere yardım etmek amacı ile “Yıldırım Taburu” adı verilen bir kuvvet oluşturmuştu. Bu kuvvet Maraş’a geldi. Gürün ahalisi de Maraş’a yardım için seferber olmuştu. Silah ve cephane temin etmek için köylere hususi adamlar gönderildi. Bunun yanında nakdi yardım da toplandı.
Protestan Ermeni Kilisesi Papazı bugünü şöyle anlatıyordu:
“31 Ocak Cumartesi günü akşamı Türkler Katolik Kilisesine saldırdılar. Kurşun yağmuru altında kilisenin okulu ateşe verildi. Alevler birden yayılıp bütün şehri kapladı. Kilisede yaklaşık 3000 Ermeni ve 500 Fransız vardı. Ermeniler büyük cesaret gösterdiler. Canları pahasına en azından kilise binasını ve çevredeki binaları yangından korudular. Büyük bir bölümü öldürüldü. Fakat onlar büyük bir cesaretle yangını söndürmeye çalıştılar.
Fransız kuvvetleri ne yapıyor? Türklerden korkuyorlar mı? Hayır! Fransızların 6000 kişilik kuvveti, topları, tüfekleri ve cephanesi vardı. Her şey hazırdı. Çarpışmaya katılsalardı Türkler hemen dağılırdı. Niçin Fransızlar hiçbir şey yapmadılar? Bilmiyorum, ben Avrupalı bir diplomat değilim. Fakat bir Ermeni olarak vatanını ve halkını seven bir kişi ve din adamı olarak Fransızların, Ermenilerin Türkler tarafından yok edilmesini örtbas etmek için geldiklerine inanıyorum. Görevlerini inançla yerine getirerek bu işi tamamen bırakarak çekip gittiler.”
Ermeni papazın sitayişi Fransızlara gibi görünse de kendileri için de bir özeleştiri sayılabilir.
Bu arada Zeytunlu Ermeniler de gruplar halinde çatışmalara müdahil olmak için şehre gelmeye başlamıştı. Bir kısmı General Keret ile görüşüp ondan silah ve cephane istediler. Bir kısmı da Amerikan misyonuna gidip Amerikalılardan yardım istedi.
Amerikalılar iki Ermeni gönüllüsünü Kozan’da bulunan Amerikan konsolosuna göndererek şu mesajı ulaştırmışlardı:
“Maraş’taki durum vahimdir. 21 Ocak’tan beri şehirde terör hüküm sürmektedir. Yüzlerce erkek, kadın ve çocuk her gün katledilmektedir. Fransızlar açıkça savunmayı tercih ettiğinden ve cephaneleri de uygun olmadığından Türkleri hiç kimse durduramaz. Tesislerimizi savunan Fransız askerlerinin bu işin üstesinden geleceği şüphelidir. Bu konuda ümidimiz kalmamıştır. Tüm yollar Türk kuvvetleri tarafından kapatılmış olduğundan yardım garantisi de yoktur. Tehdit altında olan canlı tüm Hıristiyanları kurtarmak için yapılmamış hiçbir şey bırakmadık. 20 Ocak’tan beri bayrak ve otomobillerimize defalarca ateş açıldı. Misyonumuz ateş altındadır. Yüzlerce sığınmacı vardır ve bunların çoğu yetim ve yaralıdır. Yiyecek kısıtlıdır. Arnold’a haber verin.”
Bu mesaj iyi okunduğunda tarafsız olduklarını iddia eden Amerikalıların Maraş harbinde ne derece tarafsız(!) kaldıkları gerçeğini de ortaya koymaktadır.