Bu konu vilayet raporunda şu şekilde kayda geçirilmişti;
“Kayabaşı Mahallesi’nde Bitlis Defterdarının Hanımı İslamların masumiyetinin ihlal edilmesi ve haksız yere hanelerinin söndürülmesinden dolayı galeyana gelerek hanesinden açtığı mazgaldan müsademeye katılarak akşama kadar 8 düşmanı telef etmiş akşamüzeri erkek elbisesi giyerek kemal-i celadet ile İslam mücahitleri safına katılmıştır. Erkekler gibi kadınlar da haysiyet ve bağımsızlık mücadelesinde ölümden çekinmeyen milleti necibenin güzel huylarından biri olarak şükran ve teessürle arz ederim.”
Merzuka Hanım’ın kahramanlığının duyulması üzerine Amasya Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk-u Vatan Cemiyeti Başkanı Asiye Remzi Hanım gazetede yayınlanmak üzere Heyet-i Temsiliye’ye bir tebrik telgrafı gönderir. Telgrafta Merzuka hanımdan bahsedilirken “Türk mücahidesi” diye övülür. Bu telgraf üzerine Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa bütün Müdafa-i Hukuk Cemiyeti idarelerine bir telgraf çekerek Türk kadınının harp sahasında bile kahramanlıkta erkekleri ile yarıştığını, böyle bir milletin kesinlikle zafere ulaşacağına olan inancını bildirir.
Kışla yolu üzerinde Fransızlar için engel teşkil eden Eczacı Lütfi Bey’in evi Kışla’dan atılan top gülleleri ve mitralyöz ateşi ile yıkılır. Buna rağmen harabeye dönen evden ayrılmayan mücahitler yine de mücadeleyi bırakmazlar.
Ermeni Katolik Kilisesi Fransız birlikleri ile Ermenilerin irtibatını sağlamak açısından önemli bir rol oynadığından stratejik bir hedefti. Hatuniye Mahallesi Kuvayı Milliye komutanı olan Medinelioğlu Abdullah Çavuş burayı imha etmeyi kafasına koymuştu.
Beit Shalom Yetimhanesi ise Kuyucak ile Divanlı mahallesi arasındaki bölgede faaliyet gösteren bir kurumdu. Kılıç Ali kuvvetlerinin Kuyucak Mahallesi’ni ele geçirmesinden sonra buradan kaçan Ermenilerin çoğu Yetimhaneye sığınmıştı.
Düşman bitmek bilmez cephane ile şehri sürekli cehenneme çevirirken mücahitlerin elindeki cephane her geçen gün azalıyordu. Acil olarak takviyeye ihtiyaç vardı. En büyük kaynak düşmana karşı yapılan taarruzlarda ele geçirilen silah ve cephane idi. Ne var ki ele geçirilen bu cephanelerin çoğunluğu mermi uyuşmazlığı nedeniyle kullanılamıyordu. Silahlar çeşitlenince mermiler birbirine uymuyor, haliyle de bir işe yaramıyordu. Cephane temini için telgraf memuru Sezai Besni’ye, maliye tahsildarı da Malatya’ya gönderildi. Buralardan 10 sandık kadar cephane temin edildi.
Katolik Kümbet ve Tekke kiliselerinden açılan ateş sonucu epeyce şehit verilmişti. Yangınlar ara vermeden devam etti.
Çıkan yangınlar ve cehennemi andıran sokaklar sivil halk üzerinde ümitsizlik oluşturmuş, çatışma bölgelerinden kaçıp güvenli yerlere gitmeye başlamışlardı. Buna halk arasında “kaç kaç” deniyordu. Bir taraftan -16 dereceyi gösteren soğuk, diğer taraftan insanların başını sokacak bir evin dahi kalmaması insanları bezdirmiş, can derdine düşürmüştü. O günleri yaşayan Maraşlı bir hanım şunları söyler:
“Kaçmaya başladık. İki çocuğum vardı. Biri beş yaşında diğeri kundakta. Kundağı kucağıma aldım. Diğerinin elinden tuttum. Epeyi gidince yoruldum. Kundak kucağımdan düştü. Eğilip alamadım. Kaçtım. Devecili’de bir eve zor sığındım. Akşam olunca çocuğuma bakmaya gittim. Ayaklar altında ezilmiş ve ölmüş. Ağlaya ağlaya kucağıma aldım. Saklandığımız evin bahçesine gömdüm.”
Bir başka kadın ise şunları anlatır:
“Balcı’nın bahçesinden kucağında bir çocukla geçen kadını Ermeniler vurdular. Kadın öldü. Çocuk o gece sabaha kadar ağladı. Çocuğu almak için her çıktığımızda makineli tüfek ile taradılar. Ertesi gün çocuk öldü. Ölüsünü bile almamıza izin vermediler. Anne ve çocuğunun cesedini üç gün sonra alabildik.”
Bugünün olaylarını Cevdet Bey şifreli olarak Dahiliye Nezaretine ve III. Kolordu Kumandanlığına şu cümlelerle bildirmişti:
“Bugün Fransızlar, Kışla’dan şehre iki üç nöbet top, makinalı tüfek ve bomba ile ateş etti. Daha önce Ermeni askeri ve cephane ile donattıkları Katolik ve Ermeni kiliselerinden ve hâkim noktalardan İslamlar üzerine durmadan ateş edilip bombalar atıldı. Büyük binalar yıkıldı, yangın yayıldı. Birçok Müslüman’ın ruhu, şehit ruhlarına katıldı. Durumda değişiklik olmadı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bugün de top ve makinalı tüfek kullanmadı. Efendim.”
Maraş Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti de mücadelesini tüm bir dünyaya duyurmak için bugün tarihli bir telgraf ile ABD temsilciliğini uyarır.”
Birleşik Devletler Yüksek Komiserliği
Amerikan Büyükelçisi
İstanbul
29 Ocak 1920
Fransız elbisesi altında Ermeniler, Maraş ve çevresinde Müslümanları yok etmeye girişmişlerdir. Müslümanların evlerini ateşe vermişlerdir. Bu durumda biz de Erivan’daki Ermenileri yok etmeye karar verdik.
İmza
Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı