Çatışmaların daha ikinci gününde Mercimektepe gibi önemli bir mevkii nasıl kaybetmiş olduğunu anlayamayan General Keret Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey’i nasihatçi olarak Türklere göndermek zorunda kalır. Cevdet Bey, elinde beyaz bayrakla hükümet binasına geldiğinde Yüzbaşı Mahmut’a kızgınlıkla;
-Derhal beyaz bayrak çek, her tarafa postalar çıkar, teslim olacağız, emrini verir.
Yüzbaşı Mahmut;
-Postaları vururlar, halk teslim olmaz, deyince de;
-Sizi idam ederler, vazifenizi yapmalısınız, diye tehdit eder.
Yüzbaşı ise bu tehdide şu cevabı verir:
-Bulurlarsa idam etsinler.
Konuşmalara şahit olan Arslan Bey söze girerek;
-Teslim olursak binlerce insan tevkif edilir, binlerce şehitimiz var, teslim olamayız, der.
Cevdet Bey;
-Siz kim oluyorsunuz, sizi tanımıyorum, diyerek, Arslan Bey’i muhatap kabul etmediğini belirtip sözlerine devam eder:
-Teslim bayrağı çekilmesi hususunda Fransızlar ısrar ediyorlar. Ben idamla tehdit ediliyorum, der.
Cevdet Bey bir gün öncesi kaleme almış olduğu ve düşman karargahında kendisi ile birlikte tutuklu bulunan 6 kişinin imzasını taşıyan beyannamenin Heyet-i Temsiliye ve halk nazarında hiçbir etki yapmadığını görür ve müşahede eder. Hiç vakit kaybetmeden Fransız komutanı ile irtibat kurarak ahaliye nasihatin fayda vermediğini bildirir. General, Cevdet Bey’i tehdide devam ederek 24 saat içerisinde Türkleri ikna etmesini yoksa şehri yakıp yıkacağını söyler.
Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti bir taraftan şehirdeki sokak çarpışmalarını organize ederken diğer taraftan Sivas’a bir rapor ile durumu bildirmiştir.
Aynı gün Ziyaîzade Hacı Mehmet Efendi, halkı Karababa mescidine toplayarak kısa ama halkın maneviyatını yükseltecek şekilde etkili bir konuşma yapar:
“Allah’ın büyük ilhâmı vardır. Maraş’ın kurtulacağına şüphe yoktur. Allah’ın yardımı büyüktür. Cihat hepimize farzdır. Namaz, oruç vesair ibadetten efdaldir. Silaha sarılalım. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile beraber yürüyelim…”
Acemli semtindeki Türk kuvvetleri derhal harekete geçerek Şekerdere Kilisesine, Fransız ve Ermenilerin toplu bulunduğu yığınak yerlerine taarruza geçer.
Diğer taraftan Bertiz kuvvetleri Bayazıtzâde Muharrem ve Zafer Beylerin kumandasında Cancık’a gelerek düşmanla çatışmaya başlar.
Antep istikametinden gelmekte olan yardımcı Fransız kuvvetleri Alemli Mahallesi çeteleri tarafından Şeyh Adil mevkiinde pusuya düşürülür ve teslim alınarak silah ve cephanelerine el konulur. Yapılan tahkikatta Fransız askerlerinden birinin Maraş’ın yerli Ermenilerinden olduğu anlaşılır ve derhal orada idam edilir.
Deliklitaş’taki Alman Çiftliği ise Zülkadiroğlu Süleyman Bey’in çeteleri tarafından ele geçirilir.
Düşman hiç ara vermeden top mermileri ile şehri bombardımana devam eder. Fakat çeteler artık insiyatifi ele almışlardır. Köy ve kasabalardan yeni kuvvetler gelmeye devam eder.
Pazarcık’ta bulunan Kılıç Ali maiyeti ile birlikte gelir. Karargahını Arapkirli Çiftliğine kurarak yayınladığı bildiri ile düşmanın moralini iyiden iyiye bozar. Bildiride Kılıç Ali özetle şöyle demektedir:
“Memleketimi kurtarmak, düşman ile göğüs göğüse çarpışmak için şehre girdim. Düşmanı şehirden çıkartacağız. Allah’ın inayeti bizimle beraberdir.”
Evvelce hazırlanan plân gereğince duvarlar delinmek suretiyle bitişik evlerden yollar açılarak şehrin her tarafiyle irtibatı tesis edilir. Artık bütün semtleri bir merkezden idare etmek mümkündür. Sivas’tan gelen haberde topçu ve makineli tüfek birliklerinin yolda olduğunun bildirilmesi halkın mâneviyatını ve cesaretini büsbütün artırır.
Kışla, Katolik Kilisesi, Abarabaşı, Kümbet, Tekke, Şekerdere Kiliseleri gibi düşman kuvvetlerinin yoğun olduğu karargahlardan şehir ahalisinin üzerine kurşun yağdırılmaya bugün de devam edilir. Bu kurşun yağmurunun durdurulabilmesi için birbirleriyle olan irtibatının kesilmesi gerekir. Düşman kuvvetlerinin birbirleri ile irtibatının kesilmesi ve birleşmelerine mâni olunması için aralarındaki evlerin yakılması icap eder. Bu da daha önceden belirlenen harp plânı gereğidir. Hiç vakit kaybedilmeden bu planın icrasına geçilir.
Bu plânın tatbikine ilk olarak Kayabaşı semti teşkilâtı başlar ve muvaffak olur. Karargâhtan verilen emirler vakit kaybedilmeden tatbik edilir.
Düşmanın top mermileri karşısında Kayabaşı Mahallesi cehennemi bir manzara arz eder.
Bu arada şehit haberleri de gelmeye devam eder. Keskin nişancılardan Darendelizade Bekir Efendi’nin şehadet haberinin ardından Cin Alioğlu Halil, Deli Osmanoğlu Ali, Dervişoğlu Yusuf, Peynirdereli Hacı, Nurullah oğlu Mustafa ve Hasan Hüseyin isimleri tesbit edilen şehitlerdir.
Şehrin dört bir yanında çıkartılan yangınlar ile ilgili olarak bir Ermeni din adamı günlüğüne şu notları düşer:
“23 Ocak gecesi, ateşe, topların gürlemesine, savaşın gürültüsüne daha felaket bir şey eklendi. O da yangın idi. Türkler Ermeni ev ve binalarını ateşe vermeye başlamıştı. Ateşi Ermeni Mahallesi’ne veya herhangi bir askeri merkeze ulaştırmak için Türk evleri bile yakılıyordu. Her yandan alevler yükseliyordu. Şehir bunların ışığı ile parladı. Her tarafta durmadan kurşunlar vızıldıyor, kimse ne zaman vurulacağını bilmiyordu. Ermenilerin toplandığı yerlere her an şiddetli saldırı tehlikesi vardı. Yangın bizi korkuttu. Buna dayanmak imkansızdı. Bu arazide veya havada savaşın ne olduğunu bilmiyorum. Fakat şehir savaşı cehennemî bir şey.”
Abarabaşı Kilisesi civarında bulunan Ermeni evlerindeki düşman kuvvetlerinin Kilise, Araplarkozu ve Kışladaki kuvvetlerle birleşmemesi için bazı Ermeni evlerinin yakılması lâzımdı. Bunları yakmak için de önce Karakızoğlu Muhittin ve Zeki’nin evlerinin yakılması îcâp ediyordu.
Karakızoğlu Muhittin ve kardeşi Zeki teneke ile gazyağını döküp, hiçbir eşya çıkarmaya lüzum görmeden, kendi evlerini kendi elleriyle ateşleyen ilk kahramanlar oldular. İlk yangın harbin üçüncü günü böyle başladı ve muharebe müddetince Maraş’ın bütün semtleri alev alev yandı.
Arslan Bey’in savaş stratejisi olarak uyguladığı yangınlar şehrin dört bir yanına yayıldı. Etrafa yayılan bu yangınlar Fransızların istihkam olarak kullandığı evlere kadar ulaşmıştı. Bu istihkamların çoğunluğunda yığınak halinde cephane bulunduğundan yangının oralara ulaşması ile infilaklar yaşanmaya başladı. Bu infilaklarla düşman büyük kayıplar vermekte idi. Yangınlar sayesinde sokak aralarında hakimiyet çetelere geçmişti. Ayrıca müstahkem hedeflerin ele geçirilebilmesinin tek yolu bu yangınlardı. Çeteler kendi rızaları ile evlerini ateşe vermekten çekinmiyordu.
Yangınların çıkış sebebi sadece Türklerin uyguladığı strateji değildi. Şehri tahrip etmek, Türklere büyük kayıplar verdirmek isteyen Fransız ve işbirlikçi Ermeniler de aralıksız devam eden top atışları ile yangınlara sebep olmakta idiler.