27 Ocak 1920
27 Kânûn-i Sânî 1336

yedinci gün

“Bugün Türk çeteler savunma durumunu muhafaza ederek hücumlarını artırır. Fransız ve Ermeniler Türklere ait olan evleri birer birer ateşe vermekte, çıkarılan yangınlarla şehri tamamen harabeye çevirmeye çalışmaktadırlar. Buna rağmen moral üstünlüğü Türklerdedir. Bu üstünlüğün en önemli nedeni ise Fransızların en başta yaptıkları taktik hatasıdır. ”
Bugün Türk çeteler savunma durumunu muhafaza ederek hücumlarını artırır. Fransız ve Ermeniler Türklere ait olan evleri birer birer ateşe vermekte, çıkarılan yangınlarla şehri tamamen harabeye çevirmeye çalışmaktadırlar. Buna rağmen moral üstünlüğü Türklerdedir. Bu üstünlüğün en önemli nedeni ise Fransızların en başta yaptıkları taktik hatasıdır.
Ermenilerin yönlendirmesi ve kışkırtması ile şehri bir iki gün içerisinde teslim alacağını düşünen Fransız komutanı şehrin farklı semtlerinde bulunan kilise gibi sağlam gördükleri mevkiilerde istihkam oluşturmuşlar ve kuvvetlerini dağıtmışlardı. Plan en baştan boşa çıktı. Türklerin beklenmeyen harp stratejisi ile bu Fransız istihkamlarının birbiri ile irtibatı kesildi. Fransızlar adeta kapana kısılmışlardı.
Hatalarını telafi etmek için şehri durmaksızın bombardımana tutan Fransızlar, Türkler arasında yılgınlık oluşturup onları pes ettirmeye çalışıyordu.
Türk tarafı ise şehrin yakılıp yıkılmasını, hergün onlarca şehit verilmesini, hatta şehitlik sırasının birazdan kendisine gelecek olmasını hiç de dert etmiyordu. Çatışmalar başlamadan önce her mahallede taşkilatlanan Türkleri âlim ve hocalar cihada çağırıyor, şehitliğin cennetteki en büyük makam olduğunu dilden dile aktarıyorlardı. Müslüman ahali bu müjdeli çağrıya koşmaktaydı. Şehir içi çatışmalar uzadıkça çevre köy ve kasabalardan gelen yardımlar da katlanarak devam ediyordu. Türkler, mahalleler arasındaki çetelere rahatlıkla ikmal yaparken Fransız ve Ermeniler bu imkândan mahrumdu.
Düşmanın saldırı harekâtı devam ediyor ve şehrin her tarafı ardı arkası kesilmeden bombardıman ediliyordu. Ermeni Avedis Seferyan, Evliya Efendi’nin evini ateşe vermekle kalmamış her yerde Türklere büyük zayiatlar verdirmeye devam etmekte idi.
Plan gereği sabahın erken saatlerinde Ermeni Avedis’in evine bir baskın düzenleyen Evliya Efendi kuvvetleri Avedis’i ağır bir şekilde yaralamış ve kaçmak zorunda bırakmışlardı. Avedis sığındığı Taşhan’da vefat etti.
İslahiye’den gelmekte olan bir düşman kolu da şehre giremeden imha edildi.
Yangın şehrin içinde etrafa yayılarak devam ediyordu. Her taraf duman içinde kalmıştı. Düşman durmadan bombardımana da devam ediyordu.
İstanbul ve Sivas’a gönderilen raporlarda düşmanın şehri yakıp yıktığından şikâyet ediliyor, sızlanılıyordu. Hariçteki düşmanı aldatmak ve takviye gönderilmesine mâni olmak için tertiplenen bu planın ne kadar isabetli olduğu çok geçmeden anlaşılmıştı. Zira düşman Maraş’taki kuvvetlerinin düştüğü sıkışık ve fena durumdan haberdar olamıyordu.
Bugün içinde Bombacı Ahmet ve Kazoğlan adındaki iki çocuğun gösterdiği cesaret ve fedakârlık şehre yayıldı. Bu iki çocuk Kale’de mahsur kalan çetelere erzak ve cephane yetiştirmek için ölümden korkmamışlardı. Ayrıca posta işlerinde çocukların gösterdiği çabukluk ve muvaffakiyet şayanı hayret derecede idi.
Bu arada Maraş’ta yaşanan direniş tüm bir Anadolu’da ve hatta dünyada duyulmuştu.
Bünyan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Maraş’tan gelen haberler üzerine Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekerek her türlü emre hazır olduklarını belirtiyorlardı.
Keban Heyet-i İdaresi namına Hamdi Bey de Temsil Heyeti’ne çektiği telgraf ile Maraş’ın Fransızlar tarafından yakıldığını, oradaki Türk mücahitlerin cephanesinin tükenmek üzere olduğunu ve yardım istendiğinin haber alındığını belirterek bu hususta üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını, kendilerine bu hususta emir verilmesini sabırsızlıkla beklediklerini bildiriyordu.
Çatışmaların devam ettiği mahallelere sürekli olarak yeni takviye kuvvetleri gönderilerek morallerin üst seviyede kalması temin ediliyordu.
Bu arada Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey III. Kolordu Kumandanı Albay Selahaddin Bey’e gönderdiği telgrafta şehirde yaşanan olayları şu şekilde özetliyordu:
“Bugün de bombardıman devam etti. Durumda değişiklik yok. Ahali memleketin müdafaasına kahramanca çalışmaktadır.”
Durmak nedir bilmeyen Evliya Efendi kuvvetleri Kanlıdere’den Kışla’ya çıkan yol üzerindeki Ermeni evlerini tamamen yakmıştı. Abarabaşı, Şekerdere ve Zimyan Mahallelerindeki Ermeni evleri de aynı akıbete uğradı.
Benli Ali kuvvetleri İslâhiye’den gelen bir Fransız yardım kolunu Karaçay’da durdururken Kuyucak’ta Bulgurcu’nun evi olarak bilinen Ermeni evinden açılan ateş sonucu birçok çete şehit oldu. Aynı evden Nuh Camiinin ele geçirilmesi için saldırı başlatıldı. Bu saldırı camiinin minaresinin mazgal deliklerinden açılan ateşle ancak durdurulabilmişti.
Şehir alevler içinde yanarken 40 bakire kız 40 gün Kur’an okuyup dua etmek üzere bir araya toplandı. Mahallelerdeki küçük çocuklar da “Allahümme ya vedud, gavurun elini bağla, dilini tut.” duası okuyorlardı.
Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Arslan Bey Temsil Heyeti’ne gönderdiği raporda; şehrin tüm mahallelerinde çarpışmaların devam ettiğini, Yüzbaşı Kamil Polat’ın süvari birliği ile şehre geldiğini, Maraş halkının moralinin yerinde olduğunu, cephane ihtiyacının ise hat safhada olduğunu bildirmişti.
Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa ise gönderdiği mesajda “Maraş halkının her türlü isteklerinin yerine getirilmesi için gerekli yerlere emir verilmiştir.” demekteydi.
Yüzbaşı Kamil Polat kuvvetleri ile birlikte şehrin kuzeybatısındaki Cancık Mağarasına yerleşti. Arslan Bey ile görüşerek ihtiyaç duyulan cephelere cephane gönderdi. General Keret’e gönderdiği ültimatomda ise şehri terk etmesi için 24 saat süre tanıdı. Bu süre sonunda şehir boşaltılmaz ise imha hareketini başlatacağını ilan etti.
Yüzbaşı Kamil Bey böyle bir imha hareketi için kuvvetlerinin yetersizliğini biliyordu. Yine de Sivas’tan, Elbistan’dan gelecek olan yardım kuvvetlerine güvenerek böyle bir harekette bulunmuştu.