

10 Şubat 1920
10 Şubat 1336
yirmibirinci gün
“Bugün de Fransızların esas kuvvetleri ile imdat kuvvetleri, şehri hükümet konağı ile resmi binaları aralıksız bombaladı. Zarar ve kayıplar çok dehşetlidir. Birçok yangın çıkmasıyla nice nice büyük binalar yerle bir oldu. Sonucun korkunçluğunu bilenler ölümü hiçe sayarak savunmalarını sürdürmektedirler. Bugün yirmi birinci gününü dolduran bombardıman ve yangından şehrin ve ahalinin karşılaştığı felaket ve facia ölçüsüzdür.”
Dondurucu soğuk bütün şiddetiyle devam ediyordu. Şehir baştan başa yanmış ve yanmakta idi. Düşman tethiş bombardımanına aralıksız devam etmişti. Bir aralık şark cephesindeki kaynaşmayı görerek bombardımanı bu cephe üzerinde yoğunlaştırdı. Yaralı ve şehit çoktu. Kılınç Ali’nin de maneviyatı sarsılmıştı.
Dahiliye Nezaretine ve III. Kolordu Kumandanlığına yazılan raporda bugün şu hususlar dile getirilmişti:
“Bugün de Fransızların esas kuvvetleri ile imdat kuvvetleri, şehri hükümet konağı ile resmi binaları aralıksız bombaladı. Zarar ve kayıplar çok dehşetlidir. Birçok yangın çıkmasıyla nice nice büyük binalar yerle bir oldu. Sonucun korkunçluğunu bilenler ölümü hiçe sayarak savunmalarını sürdürmektedirler. Bugün yirmi birinci gününü dolduran bombardıman ve yangından şehrin ve ahalinin karşılaştığı felaket ve facia ölçüsüzdür.
Mevlâ ölenlere rahmet, kalanlara sabır ve selamet ihsan ede. Şimdilik duadan başka çare kalmadı, durum kötüdür. Efendim.”
Fransızlar bir yandan çekilme hazırlıklarını tamamlamaya uğraşırken diğer yandan ellerindeki son cephaneleri de Maraş halkının tepesine yağdırmaya devam ediyordu. Bu yolla götüremeyecekleri malzemeleri de imha etmiş oluyorlardı. Aynı şekilde yürüyemeyecek durumda olan hastalarını da Amerikan hastanesine teslim etmekte idiler.
Bu faaliyetler sürerken General Keret Türklerin teslim olacağı saati heyecanla ve tabii ki boş yere bekliyordu.
Amerikalılar bir yandan kendi misyonlarına sığınmış olan 1000 civarındaki Ermeni’den müsait olanları Fransızlarla beraber göndermek için çalışıyor, öbür yandan da geride kalan Ermenilerin muhtemel bir katliamdan kurtulabilmeleri için çareler arıyorlardı.
Bir önceki akşam Yarbay Thibault ve Franciscan Manastırını korumakla görevli Yüzbaşı Benedetti Fransızların çekilme kararının kesinleştiğini Ermenilere sızdırmıştı. Fransızların çekilme kararını öğrenen Ermeniler arasında tam bir şaşkınlık ve panik havası oluşmuştu. Fransızların sadık müttefiklerini bırakarak, tam da zafere ulaşılmak üzere iken bu kararı almalarını tam bir ihanet olarak görmekte idiler.

Fransızlar çekildikten sonra durumları ne olacaktı?
Bu arada Türk tarafı da Fransızların durumu ile ilgili kesin bilgi alamamış, bir manevra lafı duymuşlar ise de bunun ne anlama geldiğini anlayamamışlardı.
Normand kuvvetlerinin şehre girmiş olması ve üstünlüğü ele geçirmiş olmalarına bakarak çekilebilecekleri ihtimali akla dahi gelmiyordu. Düşmanı yenebileceklerine tam olarak inanmış bir avuç kahraman ise var güçleri ile mücadeleye devam ediyordu.
Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey, Kuşçuoğlu Hamdi ve Baytar Hüsamettin Bey karargâha giderek durumun çok kritik olduğunu Fransız ve Ermenilerin kadın, çocuk demeden herkesi katledebilecek bir zihniyette olduklarını, bunun önlenebilmesinin tek yolunun ise derhal bir ateşkes antlaşması yapılması olduğunu dile getirirler. Ancak bu öneri komuta heyeti tarafından kabul edilmez. Bu isimlerin haricinde daha birçok kişi konağa gelerek ateşkes konusunda ısrarcı olurlar. Bu arada şehir baştan başa yanmaya devam etmektedir.
Kadir Paşa’nın konağında toplananlar düşmanla görüşülerek bir sulh sağlanması için Elbistanlı Hâkim Fevzi Bey’i, Kocabaş Hacı Ahmet’i ve yanlarında daha birkaç kişiyi karargâha tekrardan gönderirler. Karargahtakiler ise onlara Fransızların hedefinin Sivas olduğunu, fakat bu yolun onlara açılmayacağını, şehit oluncaya kadar harbe devam edeceklerini, aksi durumda Sivas’ın yolunun açılacağı ve Ermenilerin katliamına sebebiyet verilmiş olunacağını dile getirirler. Karargâhta bulunan ve şehit oluncaya kadar mücadeleye devam edecek kararlılıkta olan Dr Mustafa bu kararı bizzat bildirmek ve onları fikirlerinden vazgeçirmek üzere, gelenlerle birlikte Kadir Paşa’nın konağına gider. Kadir Paşa Konağında toplanan Müdafa-i Hukuk Cemiyetine muhalif olan grup Dr Mustafa’ya şunları söylerler:
“Memleketi bu hale getiren sizlersiniz. Hepimiz birden mahvolduk. Yakında katliam yapacaklar. Bizi sizi ayırt etmezler. Teslim olmaktan başka çare kalmadı. Ne yaparsan yap Fransız karargâhına ulaşmanın yolunu bul. Komutana teslim olacağımızı bildir ve karşılıklı olarak ateşi keselim. Bunu yapmazsanız size biz taarruz edeceğiz. O zaman iki ateş arasında kalarak mahvolursunuz, hiç olmazsa biz kurtuluruz.”
Dr Mustafa muhaliflerin bu görüşünü kabul etmese de ortada bir gerçek vardır. Batı ve Kuzey cephesi çökmüştür. Şehirde cılız bir mukavemet devam etmektedir. Bu gerçekleri nazara alan Dr Mustafa Arslan Bey’e danışmaya gerek dahi duymadan General Keret ile görüşmeye karar verir. Maraş lehine bir avantaj sağlama ümidi bu kararında etkili olur.
Amerikan Misyon şefi Dr. Wilson ile görüşerek Fransız Generalinden randevu talep eden Dr. Mustafa’ya beklediği randevu çok geçmeden verilir.
Bazı kaynaklara göre Dr. Mustafa ile General Keret’in görüşme toplantısına Yarbay Thibault, Binbaşı Bernard ve Ordons ile Amerikalı Dr. Wilson ve Lyman da katılmışlardır. Dr Mustafa bu toplantıda kendi görüşüne göre Maraş’ta devam eden çatışmalarda 5000 civarında Ermeni ve Türk’ün öldüğünü dile getirir. Toplantıdaki Amerikalılar, Dr. Mustafa’nın konuşmasına bakarak Türklerin teslim olmaya hazır oldukları kanaatine varırlar. Fransızlar ise o gece gerçekleşecek olan geri çekilme harekâtından bahsetmeksizin, ertesi sabah Dr. Mustafa’ya verilmek üzere bir mektup hazırlanacağını söyleyerek Dr. Mustafa ve Balcıoğlu’nun karargâhtan ayrılmalarına izin verirler.
Türk kaynaklarında General Keret tarafından Dr. Mustafa’ya barış şartlarını taşıyan bir mektup verildiği kaydedilmiştir.
Bahsekonu mektupta Fransız kuvvetlerinin çekilme kararı aldığı ve ileriki günlerde geri döneceklerini belirten General Keret barış için şu şartları öne sürmüştür:
a) Maraş şehrinin tamamen teslim olması, Osmanlı bayrağının kaldırılıp yerine beyaz bayrak çekilmesi.
b) Türk ve Ermeni yetkililerin beraberce geçici bir hükümet kurmaları.
c) Bütün cephane, mitralyöz top ve her nevi silahın teslimi.