22 Ocak 1920
22 Kânûn-i Sânî 1336

ikinci gün

“Caddeler ölü ve yaralılarla dolmuştu. Keskin nişancılara hedef olmamak için her iki taraf da yaralılarına gündüz vakti yardım edememiş, gecenin karanlığını beklemişlerdi. Bu arada korunaklı ve yüksek bir mevkide bulunan Tekke Kilisesinden atılan kurşunlar Türklere büyük zayiatlar verdiriyordu. Evliya Efendi kuvvetleri Kale’nin arkasındaki Şekerdere Kilisesine yaptıkları taarruz ile oradaki Ermeni lejyonerlerine ve Fransız kuvvetlerine büyük kayıp verdirmişler ise de kilise ele geçirilememişti.”
Kâtipzâde Mehmet Efendi’nin Bayazıtlı’da bulunan konağı Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından karargâh olarak seçilmişti. Arslan Bey kumandayı ele alarak harekâtı buradan idare etmeye başlamıştı. Kayabaşı’ndaki karargâh binası ise Fatmalıoğlu Derviş’in evi idi.
Çatışmalar erken saatlerde başlamıştı. İlk güne nazaran daha fazla silah sesi duyulmakta idi. Şehrin bütününde top ve tüfek sesleri yankılanıyordu.
Halkta ise ilk günün şaşkınlığı henüz geçmemişti.
Arslan Bey karargâhta her geleni dinleyip çözüm üretmeye çalışırken Şeyh Ali Sezai Efendi de sürekli yanında olup harbin psikolojik kısmını idare ediyordu. Şeyh Ali Sezai Efendi zor durumda kalanlara sabır ve sebat tavsiye ediyor, “Maneviyatımız bozulmaz ise zafer kesindir.” diyerek moral veriyordu.
Türkleri korkutup yıldırmak ve birkaç gün içerisinde teslim olmaya zorlamak isteyen Fransızlar şehri müthiş bir bombardıman yağmuruna tutmuşlardı. Şehir alev alev yanmakta idi. Pınarbaşı civarındaki Türk evleri düşmanın top atışlarıyla tamamen yakılmıştı. Fransızların Maraş’ta yedi adet müstahkem mevziileri bulunmakta idi. Bunlar; Amerikan Kız Koleji, Alman Yetimhanesi, Alman Hastanesi, Ermeni Katolik Kilisesi, Latin Manastırı, Gregoryan Kilisesi ve Evengalical Kilisesi idi. Ayrıca tüm kiliseler ve Ermenilere ait korunaklı konaklar karargâh olarak kullanılmakta idi.
Alman Hastanesinde görevli doktorlardan biri olan Sir Elliott tuttuğu günlüklerde çarpışmaların yoğunlaştığı bu ikinci günün olaylarını şöyle anlatır:
“22 Ocak 1920 Perşembe. Salı gününden beri başımızı korunaklı yerlerin dışına çıkaramaz olduk. Teğmen Counorai yaralıları getirmesi için dün gece barakaların dışına gönderildi. Hiç kimseyi bulamadı. Ancak terk edilmiş 8 Cezayirli yaralı ile geri dönmeye çalıştı. Onlarla birlikte hastaneye ulaştığında sadece üçü sağ kalmıştı. Diğerleri ölmüştü. Teğmen caddelerin ölülerle dolu olduğunu söylüyordu. Miss Blakely ve Miss Leid savaş başladığında çarşıda idiler. Geldiler ama kurşun yağmurundan dolayı hastaneye giremediler. Hastanenin karşısındaki bir eve sığındılar. Gün boyunca bir kez onları pencerede gördüm. Cadde boyunca sürekli kurşun yağmuru vardı. Fransızlar bütün makineli tüfeklerini ve toplarını kesintisiz bir ateş sağanağı ile kullanıyorlar, kurşun sesleri hiç kesilmiyor ve top atışları pencerelerimizi sallıyordu. Anladığım kadarı ile Türklerin iki ya da üç makineli tüfeği var. Ama hiç topları yoktu… Şu anda Maraş’ta savaşan Türkler şehrin her yerindeki evlerinde siper almış durumdalar. Fransızların bu evleri boşaltmaları oldukça zor görünüyor.”
Ermeni Alaca Orcanik’in evini karargâh olarak kullanan Fransız ve Ermeniler buradan sivil halkın üzerine kurşun yağdırmakta idi. Cephede 12 yıl mücadele ettikten sonra binbir güçlükle memleketine dönen Medinelioğlu Abdullah Çavuş bu mücadelede yerini çoktan almıştı. Düşmanın en korunaklı karargahlarından sayılan ve içi Fransız ve Ermeni askerleri ile dolu bulunan Ermeni Alaca Orcanik’in evini kurşun yağmuruna tutan Abdullah Çavuş bununla da kalmayarak evi ateşe vermeyi de başarmıştı.
Çeteler arasında güvenli bir iletişim sağlamak için evlerin duvarları delinmeye, sokaklara siperler kazılmaya başlanılmıştı.
Caddeler ölü ve yaralılarla dolmuştu. Keskin nişancılara hedef olmamak için her iki taraf da yaralılarına gündüz vakti yardım edememiş, gecenin karanlığını beklemişlerdi.
Bu arada korunaklı ve yüksek bir mevkide bulunan Tekke Kilisesinden atılan kurşunlar Türklere büyük zayiatlar verdiriyordu.
Evliya Efendi kuvvetleri Kale’nin arkasındaki Şekerdere Kilisesine yaptıkları taarruz ile oradaki Ermeni lejyonerlerine ve Fransız kuvvetlerine büyük kayıp verdirmişler ise de kilise ele geçirilememişti.
Türkoğlu Mustafa Çavuş, Muhacir Abdullah ve Nedirli Cennet Ali’nin çeteleri vakit geçirmeden Mercimektepe’yi muhasara altına almışlardı. Mercimektepe’deki düşman kuvvetleri o yoğun saldırı karşısında fazla direnememiş, mevzilerini terk ederek Tekke Kilisesine sığınmışlardı.
Bu başarı çetelerin ilk zaferi oldu. Bu ilk zafer savaşın gidişatına yön vermesi açısından da çok önemli idi. İlk olarak bir düşman mevzii ele geçirilmişti.  Mercimektepe’nin ele geçirilişi Türklere moral verirken düşmana da moral bozukluğu olmuştu.
Karşılıklı yağdırılan kurşunlardan dolayı bir gün önce yol ortasında şehit olan Ceza Reisi Cemil Bey’in cenazesini bulunduğu yerden almak bugün için de mümkün olmadı.
Bu arada Evliya Efendi kuvvetleri düşmanın karargâh olarak kullanıp Müslüman ahalinin üzerine kurşun yağdırdığı Şekerdere Ermeni Saint George Kilisesini hedef almış ve burayı ateşe vermişler ise de sonuca ulaşamamışlardı.
Gelişmeler General Keret’i telaşlandırmış olmalı ki bir gün önce tevkif ederek karargâhta alıkoyduğu Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey’i elçi olarak Türk tarafına gönderme ihtiyacını duydu. Onu serbest bırakmadan önce de zorla bir mektup yazdırıp yayınlattı. Bu mektup mealen şöyleydi:
“Ey ahali! Yaptığınız hareketle memleketi mahv edeceksiniz. Allah’ını peygamberini seven artık bu kanlı maceraya son versin. Şayet bir taraftan bir silah daha atılacak olursa memleketi harap ettirirsiniz. Aman kardeşler! Malınıza canınıza acıyınız. Sözümüze itimat ediniz. Söz anlamayanlara anlayanlar anlatsın.   Size silah atılsa bile karşılık vermeyiniz. Bu ilanı jandarmalarla, tellallarla herkese ilan ediniz. Memleket menfaatleri bunu icap ettirir.”
General Keret bu beyannamenin etkisi ile herhalde ahalinin silahlarını bırakarak yerlerinde rahat ve sakin oturacaklarını düşünmüş olmalı idi. 
  Bu beyanname halkın yanı sıra Merkez Heyetinin de eline geçti ise de artık geri dönülemeyecek bir yola girilmişti. Beyannameyi yırtıp attılar.
Fransızlar tarafından düşman karargahında alıkonulan Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey aracılığı ile bir yazı da Dahiliye Nezareti ve III. Kolordu Komutanlığına hitaben yazdırılmıştı. 
III. Kolordu Kumandanlığı Maraş’taki olayları dikkatle izliyordu. Şehir içi çatışmaların başladığından aynı gün itibari ile haberleri olmuştu.
Cevdet Bey’in III. Kolordu Komutanlığına gönderdiği yazıda şöyle deniliyordu:
“Fransızların harekâtına dair şüphelerimi daha önce defalarca ilettim. Geçen Çarşamba General Keret görüşmek üzere beni, polis komiserini, tabur kumandanını, memleket eşrafını Fransız karargahına davet etti. Öğleden sonra vardığımızda güya yollarda Fransız askerlerine taarruz olunduğundan bahisle bize birçok hakarette bulundu ve azarladı. Şehir eşrafı ise Müslümanların kimseye saldırmadığını, bilakis saldıranın Fransız askerleri olduğunu, bu duruma da nezaketen sabredildiği söylendi. Bunun üzerine General Keret bize, siz ahmak adamlarsınız, dedi. Orada bulunanlardan bazılarını saldı. Bendenizi, tabur kumandanını, belediye reisini, nafıa mühendisini ve eşraftan iki zatı daha tutukladı. Ve derhal memlekete ateş açtı. Üç gün üç gecedir memleketin bütün mevkileri defalarca top, mitralyöz ve mavzerle aralıksız dövüldü. Milletin fertleri de silahla karşılık vermektedir. Sözü edilen general, insaniyet ve medeniyete aykırı olarak memleketi bir taraftan yakmakta bir taraftan toplarla tahrip etmektedir. Hatta hükümetten evine giderken kurşunla şehit olan Ceza Reisi biçaresinin cenazesi üç gündür sokak ortasında kalmış olup bir türlü kaldırılamamaktadır. Hapishane boşaltılmıştır.  Sözü geçen ahvale karşı vaki olan ricalarımız General tarafından hiddetle karşılanmakta ve ateşe devam olunmaktadır. Bendeniz halkı müdafaadan vazgeçirmek için bugün tahliyeye muvaffak oldum. Kimseye söz anlatamadım. Arkadaşlarım hâlâ karargâhta mahpustur. Ermeniler de saldırıya iştirak etmişlerdir. Acil cevap verilmesini istirham ederim.”
III. Kolordu Komutanlığı Cevdet Bey’in bu yazısı üzerine yaşanan olaylara ilişkin bir genelge yayınladı. Yayınlanan genelgede şöyle deniliyordu:
“General Keret’in Maraş’a getirdiği takviye kuvvetler ile başlattığı harekât devam etmektedir. Maraş halkı cesurca bu saldırılara karşı koymaktadır. Şehirde yangınlar çıktı. Maraş’taki çarpışmayı haber alan etrafta bulunan köy halkı şehre koştularsa da Fransızların top ateşine maruz kaldılar. Bir miktar şehit ve yaralı vermelerine rağmen bazı mahalleleri ele geçirdiler. Pazarcık civarındaki köylerin halkı pek heyecanlıdır. Top tüfek ateşine karşı davullar çalarak Maraş’a ilerledikleri haber alındı. Fransızların top ve tüfek ateşine maruz kalan Maraşlıların kurtarılması için hükümetten gerekli teşebbüste bulunması istenildi.”
Bu arada idadi muallimi Hafız Veliddin’in evine Ermeni komşusunun girdiği, silahsız ve müdafasız olan merhumu şehit ettikleri haberi karargâha geldi. Bu haber Türklerin azim ve galeyanını daha bir artırdı.