03 Şubat 1920
03 Şubat 1336

ondördüncü gün

“Hırlakyan Avadis Zülkadiroğlu Süleyman Bey’e bir mektup göndererek tehditler yağdırmıştı. Tehdit mektubu tam da çetelerin sofraya oturduğu vakitte gelmişti. Mektubu bir solukta okuyan Mıllış Nuri sofradan kalkarak; “Ben Hırlak gavurunun evini yakmadan yemek yiyemem.” diyerek yemin etti. Bunun üzerine diğer çeteler de sofradan kalkarak Avadis’in konağının kapısına dayandılar. Çetelerin üzerine yağmur gibi yağdırılan kurşunlar çeteleri durduramaz. Konağın samanlık tarafından duvarı yıkılarak içeriye girilir ve bina ateşe verilir. İçerdeki düşman arka kapıdan Kümbet Kilisesi’ne kaçar.”
Sokak çatışmaları ve yangınlar olanca şiddeti ile devam ediyordu. Kümbet Mahallesi ile Bedesten’de yoğunlaşan çatışmalarda her iki taraf da ağır kayıplar vermekteydi.
Önceki gün Fatmalıoğlu Derviş Ağa’nın evinde Arslan Bey, Kılınç Ali Bey, Derviş Ağa ve arkadaşlarının müzakere ve kararlarını müteakip herkes vazifesi başına dönmüştü. Arslan Bey’in karargâha ulaştığı saatlerde Evliya Efendi de karargâha gelmişti.
Derviş Ağa’nın evindeki müzakereler ve alınan kararlar Evliya Efendi’ye de nakledildi. Evliya Efendi Göksun’dan gelen Bat Musa ile Çardaklı Şahin ve arkadaşlarını da yanına alarak çetelerinin yanına gitmek üzere karargâhtan ayrıldı.
Şekerdere’deki Saint George Kilisesinin yakılmasından sonra Türk kuvvetleri dikkatlerini ve ağırlıklarını Asdvadsadzin Kilisesine çevirmişlerdi. Kiliseyi 31 Ermeni lejyonundan oluşan bir müfreze karargâh olarak kullanmakta ve buradan Türklerin üzerine ölüm kusmakta idi. Bu kiliseye 800 metre mesafede olan Kırkçocuklar Kilisesi ise Binbaşı Marty tarafından aynı şekilde karargâh olarak kullanılmakta idi. Emrinde 800 kişilik bir kuvvet vardı. Asdvadsadzin Kilisesinde sıkışan Ermeni lejyonerleri beyaz bayrak sallayarak Binbaşı Marty’den yardım istediler.
Yoğun çatışmaların yaşandığı bu iki karargâhtan biri olan Asdvadsadzin Kilisesinin çatısına çıkmayı başaran Türk çeteler çatıda bir delik açmaya da muvaffak oldular. Açılan bu delikten gazyağı dökülmek suretiyle kilise ateşe verilerek yakıldı. Kilisede kalan 17 Ermeni’den birkaçı teslim olmayarak kaçarken hedef oldu.
Daha önceden kararlaştırıldığı üzere Kılıç Ali kuvvetleri de Kümbet Kilisesine karşı saldırıya geçmişti.  Ancak başarı sağlanamadı.
Evliya Efendi kuvvetleri ise Bedesten’i düşmandan tamamen temizleyerek Taşhan’ı muhasara etmişlerdi. Arasa Hanı civarında da fevkalâde bir gayretle çatışmalara devam ediliyordu.
Bugün bir Fransız uçağı gelmiş, düşmana bazı evrak atarak şehir üzerinde bir devir yapmış, şehrin yer yer alevler ve dumanlar içinde yandığını görüp dönmüştü.
Bu durum Amerikalılar, Ermeniler ve Fransızlar arasında bayram sevinci doğurdu.
Divanlı Mahallesi’nde harekete geçen Kılıç Ali Bey kuvvetleri Topaloğlu Ohannes’in evini yakmışlar ve Şeyh Mahallesi’ni ablukadan kurtarmışlardı.
 Fransızlara yardım için Adana’dan yola çıkıp Bababurnu’na ulaşan bir yardım kolunun şehre doğru gelmekte olduğu haberi çok geçmeden karargâha ulaştı. Tespit edilen 150 kişilik birlik ve techizatlarının imha edilmesi için İslâhiye’den Hurşit Ağa’nın 200, Hamo Ağa’nın 200 ve civar köylerden de 200 olmak üzere toplamda 600 kişilik bir kuvvet hazırlanması emredildi.
Sarayaltı, Divanlı, Çomaklı ve Duraklı Mahallelerindeki taş yapılı Ermeni evleri çok sağlam inşa edilmiş olduğundan birer istihkâm vazifesi görüyordu. Buralardan açılan ateş Türklere önemli ölçüde zayiat verdirmekteydi.
 
Bu konaklardan biri ve belki de en önemlisi Zülkadiroğlu Süleyman Bey’in bölgesindeki Hırlakyan Avadis’in konağı idi.
Hırlakyan Avadis Zülkadiroğlu Süleyman Bey’e bir mektup göndererek tehditler yağdırmıştı. Tehdit mektubu tam da çetelerin sofraya oturduğu vakitte gelmişti. Mektubu bir solukta okuyan Mıllış Nuri sofradan kalkarak; “Ben Hırlak gavurunun evini yakmadan yemek yiyemem.” diyerek yemin etti. Bunun üzerine diğer çeteler de sofradan kalkarak Avadis’in konağının kapısına dayandılar. Çetelerin üzerine yağmur gibi yağdırılan kurşunlar çeteleri durduramaz. Konağın samanlık tarafından duvarı yıkılarak içeriye girilir ve bina ateşe verilir. İçerdeki düşman arka kapıdan Kümbet Kilisesi’ne kaçar.
Ermeni komitacı Avadis’in konağına yapılan baskın sırasında karnından ağır şekilde yaralanan Mıllış Nuri dağılan bağırsaklarını eliyle toplayarak çatışmalara devam eder. Kuvvetten düştüğünde arkadaşları tarafından evine götürülmek istenir. Kendisi buna rıza göstermeyerek karargâha götürülmesini ister.
Yarası ağır olduğundan Bayazıdlı Mahallesi’nde bulunan sıhhiye müdürüne haber gönderilir. Arada düşman olduğundan ve ulaşımın da zorluğundan sıhhiye gelinceye kadar o, “Vatan sağ olsun, millet sağ olsun.” diyerek şehadet şerbetini içer.
Maraş harbinin en cesurlarından biri olarak târihe geçen Mıllış Nuri için adına şiirler, destanlar yazılır.
 
“Mıllış Nuriler Sütçü İmamlar
Tanıtmakla eskimez bu isimler
İsim deyince Toroslardan çeteler
Maraş gelir aklıma…”
 
Bu çatışmalarda Mıllış Nuri’nin yanısıra Afşarlı köyünden Yusuf Efendi, Bostancı Mahallesi’nden Belikısaoğlu Belikırık Efendi, Durdu Mehmet Efendi, Çolak Abdullahoğlu Mahmut Efendi, Hacı Bekiroğlu Mehmet Ali Efendi, Kuşçu Emin oğlu Mehmet Efendi, Medinezade Ahmet Efendi, Tafoğlu Ali Efendi, Divanlı’dan Uzun Hayreddin ve Pambucukoğlu Ali de şehitler kervanına katılmıştır.